Bilmeyenler için (ki bilen olduğunu da sanmıyorum) 6-7 ay önce işe başladım. Benim ilk işimdi, okul bittikten sonra 2 sene yüksek lisans, yüksek lisansın son senesi proje bursu falan derken, iş bulma süresini gitgide erteliyorum. Bir kaç denemeden sonra araştırma görevlisi olmayı başardım (torpilsiz!) Kendimi hiç bir zaman yorucu özel sektörde düşünemiyordum, günde 8 saatten fazla çalışmak hele hele Cumartesi günleri de çalışmak zorunda olmak! "Ben bunları yapamam!" diye baştan set çektiğim için önüme, özel sektörde hiç bir başvuru yapmadım. Araştırma görevlisi olmak demek, akademik hayata ilk adımı atmak demekti. Sonrası yrd. doç. O da üniversite öğrencilerine ders vermek, proje yazıp, bir güzel ek gelirler elde etmek, habire yurt dışına fuara! gitmek demekti. Sırf bunlar için akademisyenlik istemiş değilim tabii ki ama nasıl özel sektörde bir işe girerken size artılarını düşünüyorsanız, bunlar da akademisyenliğin artılarıydı işte.
Gelgelelim, o yrd. doç.lik yolu çok uzun bir yolmuş. Yolun uzun olduğunu biliyordum da, bu kadar zorlu olabileceğini beklemiyordum açıkçası. Çok isterdim şimdi buraya olduğu gibi içimi dökmek ama... İşin bu tarafı bir yana, bir de evimden(Antalya`dan) 850km ötede bir yerde olmam, uçakla evime gittiğimde hava alanına ulaşımı da eklediğimde 6 saatte eve gidebildiğim gerçeği var. Haa evet uzak olduğunu bile bile seçtim, çünkü o zaman çok mantıklı sebeplerim vardı. Ama şimdi o sebeplerden hiçbirisi mantıklı gelmiyor. Üstelik, 1-2 gün izin almak gibi bir opsiyonum olmuyor hiç bir zaman. Çünkü okulda dünyayı kurtarıyoruz biz!
İşte bu Pazar da üstüme gelen Pazar`lardan bir tanesi... Hemen kalkıp evime gitmeyi düşündüm bi an, ama olmaz çünkü yarın iş var... İtiraf etmeliyim ki hergün işe gitmek zorunda olmak çok zor geliyor bana. Çok kısıtlanmış hissediyorum özgürlüğümü. İş yerinde ya da çevremde takılabileceğim kimsenin de olmaması iyice tuz biber oluyor. Hem babamın yaptığı işi yapıp para kazanmak, hem annemin yaptığı işi yapıp evin tüm işleriyle ve düzeniyle ilgilenmek, ama hala evin çoçuğu gibi hissetmek çok kötü. Kaldı ki ben üniversitede 5 sene yalnız yaşamış (yalnız yaşadığını sanmış ama her daim arkadaşlarla ve sevgiliyle olmanın yalnız kalmamak olduğunu anlamamış) bir insanım. Burada kendimi sevmediği bir işin içinde bulmuş, çalışmaya mahkum edilmiş ve yalnızlığa mahkum edilmiş gibi hissediyorum. en olası ihtimal sevgilimin yanına gelmesi ki oda minimum 6 ay sonra... Ben hala babamdan harçlık almak, hergün kavga da etsek annemin kardeşimin dizinin dibinde yaşamak istiyormuşum bunu fark ettim...
Bugün ciddi ciddi düşündüm... Annemi ve kardeşimi çağırsam dedim, (hemen uçak buldukları taktirde) 6 saat, babamı çağırsam 3 saat (ki yarın işe gideceğini için hemen dönmesi gerek), sevgiliyi çağırsam 10 saate falan yanımda olur. Bu gerizekalı şehirde kafayı yemek üzereyim sanırım.
Sonra biraz dışarıya çıktım. Gerçi alışverişle kafayı dağıtmak pek mümkün değil, seçenekler o kadar az ki. Ben de dedim ki sex and the city her zaman iş yapar. Bir de o güzel defteri kestirdim gözüme. Bir de bana özgürlüğü anımsatan puzzlea yapıştım görür görmez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder