29 Eylül 2012 Cumartesi

GÜZEL BİR BAŞLIK BULAMADIM

Başta olmayacakmış gibi gelir. O kadar karmaşık gözüküyordur ki... Belki 100 kere "yapamayacağım sanırım" dersiniz. 

Hani bir de şu söz vardır; "başlamak bitirmenin yarısı" derler. Siz de bir yerden başlarsınız. Belki gerekli cesareti toplamışsınızdır belki de sadece mecburiyetten... ama dedikleri gibi başlamak bir şeyleri değiştirir.

Bir süre sonra izlemeniz gereken yolu az çok kestirmişsinizdir. Önce bu karmaşa bir düzene girmelidir. Yeri gelir karmaşıklığın bile bir düzeni olabilir. Sonra düzeni anlarsınız yavaş yavaş... 



ve tabi yapmanız gerekeni de. Sanırım asıl olan; ne zaman vazgeçtiğinizdir. Kaç dakikada, kaç saatte, kaç ayda sıkılıp işin peşini bıraktığınızdır. Çabuk vazgeçenin sonuca ulaşamayacağı belli bir gerçek.

Bir de belki her gözün gördüğü renk bir değildir.


Hepsini aynı renk gören gözdense, yakından bakıp ton farklılıklarını ayırd eden göz daha çabuk sonuca ulaşır. Belki sadece renk değil, daha çetrefilli zorluklar da vardır. O boşluğa her parça oturur sanki. Oturur oturmasına da, sona yaklaştıkça bir yerlerde bir şeyler ters gider. Çünkü, o yere oturacak doğru parça sadece 1 tanedir. Aksi halde elinizde yanlış parçayla kalakalır, ne yapacağınızı bilemezsiniz. O yüzden "oldu sanki" deyip geçmemek, 4 köşesi de birbirine uymuş mu kontrol etmek şarttır.


"-Sadece emek mi, sabır mı ?" diye sormak hatta isyan etmek de hakkınızdır tabii ki. 
"-Hayır" Şansın da yanınızda olması şarttır.
Çünkü bazen asi ve beklenmedik bir rüzgar gelir ve 1 parçayı uçuruverir bilinmedik bir yere. 1 parça hep eksik çıkar sonunda. Ne yapsanız olmaz! 


Şans çoğu zaman yanınızdaysa ya da ne bileyim siz pencereyi açık bırakmamayı akıl ettiyseniz, zafer sizindir. Hiç olmayacakmış gibi gözüken bir karmaşadan, böyle güzel bir tablo çıktığına/çıkarttığınıza bakıp, gururlanırsınız. E size yardım eden birileri olur da birlikte yaparsanız tüm bunları; birlikte gururlanır, birbirinize [başkasının anlayamayacağı] bir gülümseme fırlatır, kim bilir belki de kutlamaya gidersiniz...

Benim bildiğim Puzzle, hobiden çok daha fazlasıdır..

Not1: Çoğu insan "1 parçasını kaybedersek bittik" diye düşünür ama puzzledaki her parçanın yeri belli şekilde kodlanmıştır ve üretici firmaya mail atıp bu parçayı istemek gibi bir hakkınız vardır. Yani o parça hep eksik kalmak zorunda da değildir!

Not2: Tablo Van Gogh`un muhteşem eserlerinden bir tanesidir. Ölmeden önce yaşadığı Paris yakınlarındaki Auvers-sur-Ouse kasabasının klisesidir. Hala da olduğu yerde durmaktadır. bkz 

Not3: Film afişinde Van Gogh`un başka bir eserinden esinlenilen Paris`te Gece Yarısı filmi de seyredilesi bir filmdir. İnsana adeta, Woody Allen`in Vicky Cristina Barcelona`dan sonra kendini  affettirmek için bu filmi çektiğini düşündürtür :)

Not4: Başlığımı buldum galiba, "ÜRETİCİ FİRMA" :) 

27 Eylül 2012 Perşembe

EBAY: Nail Art Alışverişi

Ebay`i sevmeyen mi var ? Ben de müdavimlerindenim. Genelde ucuz ve gümrüğe takılmayacak ürünler aldığımdan olsa gerek, potada hiç sorun yaşamadım şimdiye kadar.


En son siparişim; tırnak süslemek için fimo hamuruydu. Kaç zamandır gözüme çok şirin gözküyorlardı. Gelmelerini sabırsızlıkla bekledim ve işte paketimden çıkanlar...


Resim aldatıcı olmasın, 5-6 cm uzunluğuna minicik parçalar hepsi. Bu şekilde 1 paketi 2-3 dolar gibi bir fiyata almıştım sanırım. Başta gözüme çok küçük gelmiş olsalar da , uyguladıktan sonra hem boyutunu sevdim hem de miktar olarak çok fazla olduğunu fark ettim.


Uygulamak için tek yapmamız gereken, çubukları ince ince kesebilmek. İlk denemede çok başarılı olmasam da ,  bir kaç taneden sonra alıştım. İsterseniz kesilmişleri de satılıyor tabiyki.


Bazı yerlerde yapıştırıcı ile yapıştırılması söyleniyor ama hiç gerek yok. Sonra bir de çıkarma mevzusu olacak ve tırnağa zarar verecek. Ojeyi kalınca sürüp, kurumadan üzerine bıraktığınızda gayet güzel yapışıyor ve siz özellikle çıkarmadıkça düşmüyor.


Her tırnağıma uyguladım ama sadece denemek için :) Nail art işi abartıya kaçınca sevmiyorum. Zaten bu yapıştırmalar da tırnağın üzerinde çıkıntı yaptığı için rahatsız ediyor insanı bir süre sonra. 


Daha ziyade bu şekilde kullanmayı tercih ediyorum :) İçlerinden en çok bu cupcake`i sevdim sanırım. Bir de Inglot`un 974 numaralı bu ojesine taktım bu günlerde. Geçen kışın favori renklerindendi, çekmecemin derinliklerinde kalmış. Ne kadar güzel bir renk olduğunu hatırladım. Tam olarak Nesquikli süt renginde :)

26 Eylül 2012 Çarşamba

New York Ve Milan FW SS2013 : Ah O Çantalar!

 

 NewYork ve Milan Fashion Week rüzgar gibi geçip gitti.Tabi bizim aklımızda -ah o koleksiyon nasıldı,kadııın çantanı bana ver,rüyalarımın ayakkabısısın- diyerek geçti.Tabi bu benim için kesin ama sizi bilemiyorum :)
Koleksiyonlar,Basın,Dergi editörleri ve bu sefer daha da yoğunlaşan Bloggerları izlerken ben yoruldum itiraf ediyorum.Biz burda bir Fashion Week ile pert olurken onlara Allah ayakkalarınıza güç,kuvvet versin diyorum.
Fashion Week demek benim için -koleksiyonların her zaman kalbimdeki yeri ayrıdır- sokak modası demek.Bakmaya doyamadığım,aklımdan çıkaramadığım her şeyi , sokak modasında kombinlenmiş şekilde bulabiliyorum.Çok uçların,sıradışı tarzların,şıkların olduğu sokaklarda bu sefer Jojee'nin köşesinde birbirinden güzel Pradalar,Hermesler,Celineler... var.

 NYFW ve MFW SS2013'de çanta tercihleri neler olmuş herkesi incelemeye davet ediyorum. 

24 Eylül 2012 Pazartesi

LİLA KUTU: Rare Blossom Alışverişi

Lila Kutu`nun abonesiyim bildiğiniz gibi ama son 2 aydır gelen kutular hoşuma gitmeyince aboneliğimi iptal ettim. Önümüzdeki ayın kutusu da gelecek, ondan sonra 1-2 ay takip ederim, ona göre tekrar bakarım. Bu konu bir kenarda bekleyedursun, siteden yaptığım alışverişten bahsetmek istiyorum.


Cuma gece yarısından sonra yaptığım alışveriş pazartesi elime ulaştı. Kargoda, stokta vs bir sorun yaşamadım. Lila Kutu`ya abone olduğumda kazandığım 5 liralık bir çek vardı. Rareblossom ürünlerinde indirim olduğunu da görünce bir bakayım dedim. 

Sonuç: tabiyki alacak bir şey buldum :)


Rareblossom uzun zamandır gözüme çarpan markalardan bir tanesi. Üzüm çekirdeği içeren yüz pillingi aldım. Aslında ürünü birazcık kullandıktan sonra daha net ve ayrıntılı bilgiler yazsam daha iyi olacak. Bu şekilde alınca yaz, kullanınca yaz, bitince yaz... Saçma. Fakat indirimi duyurmak istediğim için alır almaz yazıyorum. "Bitenler" postlarımda da çok ayrıntılı şeyler yazmıyorum zaten 2. tekrar olmasın diye...

Gelelim Lila Kutu`ya... Alışverişinizi yaptıktan sonra istediğiniz bir testerı hediye olarak seçme olayı bir çok yabancı kozmetik firmasında olan bir sistem ama bizde ara ki bulasın...

Lila Kutu yapmış işte. Siparişinizi bitirirken, size sunulan tester seçeneklerinden istediğiniz 1 tanesini seçebiliyorsunuz. Ama laf aramızda, bir kaç aydır kutu ile gelen ve pek sevilmeyen testerlar neredeyse hepsi. Yine de kutumdan 1 yerine 3 tane tester çıkınca konu tatlıya bağlandı benim için :)


Rareblossom ürünlerinin "organik" sertifikası olması, ürünün içeriği ve ambalajı gönlümü çeldi hemen. Üzüm çekirdeği de malum zaten. Bloglardan birazcık bakınca güzel yorumlar da okudum ürün hakkında. Şu sıralarda bütün Rareblossom ürünlerinde %40 indirim var. Bu ürün de 44 liradan 26 liraya düşünce deneyelim dedim. Bir de indirim çekim, kargo bedava derken sadece  20 liraya almış oldu.


Ürün 50 ml. Görmeden önce "az değil mi?" diye düşündüm fakat yapısı oldukça koyuymuş. O yüzden miktarı konusunda sıkıntı olacağını sanmıyorum. Oldukça uzun süre kullanılır( ambalaj üzerinde haftada 1-2 defa kullanım tavsiye ediliyor). Tanecikleri normal bir pillingden daha küçük. Bu da hoşuma gitti açıkçası, çünkü şu aralar sivilcelerle başım dertte. Makyajımı silerken bile çok nazik oluyorum ki lekeye sebebiyet vermeyeyim. Bu yüzden kaba taneli bir pilling tercihim değil şu aralar.

Kullanmaya başlayalım bakalım, umarım memnun kalırım. Yarılayınca yorumumu tekrar yazarım ama ;
"herkesin yorumu kendime, ben senin yorumunu mu bekleyeceğim" derseniz indirimden haberiniz olsun...

HAYATIN RİTMİ






Yepyeni ve capcanlı bir haftadan herkese merhaba :))



Bu hafta da sanırım geçen hafta olduğu gibi benim için oldukça yoğun geçecek. Geçen hafta 2 kez İstanbul yaptım ama yetmedi, bu hafta da devamı gelebilir ;)) Bu aralar benim hayatımın ritmi biraz karışık. Daha iyi bir söylemle inişli çıkışlı. Üst üste gelen olaylar, seyahatler, verilecek kararlar, yapılacak planlar ve dizginlenemeyen

21 Eylül 2012 Cuma

SONBAHARA HAZIRLIK: Superga

İtalya dendi mi orada duracaksın. Bir çok insan gibi bende de İtalya`nın yeri ayrıdır. İnsanı daha bir sempatiktir, şehirleri daha bir güzel, sokakları daha bir sıcak, yemekleri zaten ayrı... Şanslıyım ki bu güne kadar bir kaç İtalya şehrine gitme fırsatım oldu ama daha görmek istediğim o kadar çok İtalya şehri var ki...


Gittiklerim ve gitmek istediklerim hakkında yazmaya başlasam destan olur sanırım ama konumuz Superga!
1911 yılında kurulmuş olan bir İtalyan markası kendisi. 

Bu aralar hem indirim sitelerin de, hem de, sosyal alemlerde sıkça karşılaşıyorum ben. Hazır mevsim sonbahara dönerken, bu ayakkabılara bir şans verme zamanıdır diye düşündüm. Genel olarak Converse havasındaki bu lastik tabanlı pabuçlar, esasen Converse`lerden birazcık daha kabalar. Birazcık daha zor bulunuyorlar (bu artı bir özellik tabi :) ve renkleri kesinlikle daha güzel... 


Tamam her tarzın ayakkabısı değil belki, ama bu kaba ayakkabılarla da şık olmak mümkün. Hatta doğru kombinle "Ayy ben topuklularımdan vazgeçemem" diyenleri kıskandırmak bile mümkün... 

Yaz sıcağında giyilmek için uygun değiller ama yağmurlar bastırmadan şimdilerde tam sırası. Pastel tonları artık yazda bırakıp, birazcık daha canlı olan renklerinden tercih edebilirsiniz...

Bir de bu batikli olan modelleri var ki benim gönlümü çaldılar. Ben tercihimi onlardan yana kullandım. Neyse gelelim işin aslına; tüm bu girizgah kendi Superga`larımı göstermek içindi :)


Aslında niyetim bir üst resimdeki açık pembe olanı almaktı ama nasıl olduysa biraz daha koyu, biraz daha canlı olan bu mercan tonunu aldım. 



Batikli olan modelleri zor bulunuyor ama şansıma Morhipo`da çok uygun bir fiyata denk gelmişti bana. Ben de, dediğim gibi bir şans verdim kendilerine. Henüz 1 kez giysem de iyi anlaştık gibi ama Converse`lerin pabucunu dama atar mı ? Sanmıyorum... (Bir ayakkabı için, pabucunu dama atmak deyimini kullanmak ilginç tabi)

Not: Almayı düşünüp kalıplarını merak eden varsa; ben 37.5 giyiyorum normalde. Superga`ları 38 aldım ama kalıpları çok az büyük. Yani 37 alsam daha iyi olurmuş. 

19 Eylül 2012 Çarşamba

Tecrübe İle Sabit: BİTENLER

Biten ürünlerin yazılarını yazacağım, resimlerini çekeceğim diye çöp biriktiriyorum resmen :) 


Bu aralar biten ürünlerim bunlar;


Yves Rocher selülit kremi; Bir kutu tamamen bitti, daha önce de tanıtım yazısını yazmıştım ama yeni kullanmaya başladığımdan çok net değildi. Bittikten sonra güzel bir ürün olduğunu söyleyebilirim sanıyorum. Selülitin ne derece zor bir şey olduğu dikkate alınırsa, tamamen bir düzelme beklemek yanlış olur ama ben çok az su içen, her gün bol miktarda kafein tüketen birisi olarak etkisini hissettim. Gözle görülür derecede azalma oldu. Fiyatı 70 lira cıvarında ama kampanyalarını takip etmekte fayda var. Çok daha uygun fiyatlara düşüyor. Önümüzdeki yaz için liste başı ürünlerden birisi. Tekrar kampayaya girerse yazı beklemeden de alabilirim ama kullanım ömrü 6 ay olduğundan, stok yapmamak lazım!


Yves Rocher saç dökülmesi karşıtı şampuan; bu ürünü sevdiğimi ve ben de ciddi anlamda işe yaradığını bir sürü kez yazmıştım zaten. Demir baş ürünlerimden birisi. 18 lira civarında ve neredeyse hiç indirime girmiyor, girse bile 2-3 lira iniyor ancak.


Yves Rocher göz makyaj temizleyicisi; su kıvamında ve görüntüsünde bir ürün. Göz makyajını yeterli ölçüde temizliyor ve gözü yakmıyor, rahatsız etmiyor. Benim kullandığım papatlayı versiyonuydu ama şu aralar değişik versiyonları satılıyor. Bu markanın en çok tercih edilen ürünlerinden birisi. 20 lira civarında fiyatı. Muhteşem değil ama idare ediyor.


Loreal True Match; roll on fondoten, uzun süre severek kullandığım bir üründü. Kenarlarında kalanları bile itina ile bitirdim. Kapatıcılığı gayet güzel, compact ürün olduğu için ekstra pudraya ihtiyaç duymadan matlık sağlıyor. Aparatı ile uygulaması gayet kolaydı ve uzun süre kullandım, bu bitirdiğim 2. kutu oldu. Şu sıralar likit fondoten kullanıp üzerine pudra uygulamayı tercih ediyorum, o yüzden yakın zamanda tekrar almayacağım. 45-50 lira civarındaydı fiyatı ama Loreal de sıklıkla %25-30 indirime giriyor bildiğiniz gibi. 


DLC nemlendirici (yüz); uzun zaman önce sivilce problemi için aldığım DCL serisinin nemlendiricisi. Hafif yapılı, yağlandırmayan bir nemlendirici ama ekstra bir özelliği yok bence. Silikon içeren ürünler gibi bir yapısı var. Üstelik içeriğini de sevmedim. bu ürün tamamen bitmedi aslında ama alalı çok zaman oldu, daha fazla kullanmak istemiyorum. Fiyatı 90-100 lira cıvarında. Kendi adıma, parama yazık olmuş diye düşünüyorum. 


Avon lip glosslar; genellikle  pembe tonlarını beğenen bir insan olduğumdan bolca var bu renklerden. Bunlar da artık kötü olanlardan. Zaten bu aralar kıyafetlerimle birlikte makyaj çekmecelerimi de bir elden geçirip, azaltma yapmak istiyorum. Ön çalışma olsun dedim. Şu aralar fiyatları ne durumda bilmiyorum ama uygun oluyorlar genelde. Bence fiyatlarına göre iyi performans veren ürünlerdi. 

Nuxe el ve tırnak kremi; alışverişlerden gelen küçük bir tester. 2-3 sefer ellerime sürdüm, normal bir el kremi.

Palmer`s kakaolu vücut kremi; aslında kremle yağ arasında bir ürün sanıyorum. Hoş bir kakao kokusu vardı. Onun dışında nemlendirmesini ve kolay emilmeyişini beğenmedim.

Bir hayli ürün bitirmişim, aynen devam :) Biten ürünlerle alakalı post yazmayı da, diğer bloglara girip okumayı da çok seviyorum. Umarım siz de seviyorsunuzdur. Bir sonraki post için de bitti bitecek bir sürü ürünüm bekliyor :)

18 Eylül 2012 Salı

BU H&M KOLEKSİYONU EFSANE OLUR!






 Anna Dello Russo'nun H&M için hazırladığı aksesuar koleksiyonu deyim yerindeyse efsane olacak cinsten. Her bir parçası ayrı güzel, her bir parçası arzu nesnesi. Ayrıca tüm koleksiyon o muhteşem kadın Anna Dello Russo'nun zevkini birebir yansıtıp zamansız parçalardan oluşuyor.



Benim koleksiyondan en beğendiğim parça bu küpeler ve alttaki bavullar oldu. Umarım 4 Ekim'de İstinyepark'ta olup

17 Eylül 2012 Pazartesi

LİLA KUTU: Eylül !!!

Cumartesi elimde olması gerek şey Pazartesi öğleden sonraya kalınca hevesim kaçtı sanırım birazcık. Bu ay ki kutu beni hiç memnun etmedi açıkçası.


Kutuyu açınca sonbahar temalı hoş bir resimle her şey ne kadar da güzel başlamıştı oysaki...


İçinden çıkanlar bu şekilde;


İyi tarafından bakacak olursam; 2 adet tam boy ürün mevcut ama işin aslı Gabrini makyaj için tercih ettiim ya da edeceğim bir marka değil. Allık dediğin çok uzun süre kullanılan bir ürün, şimdi bunu 1-2 denemelik kullansam ziyan olacak. O yüzden dokunmadan kenara atacağım ürünlerden birisi.

Gelelim Aviva lip balm`a; bu güne kadar duyduğum bir marka değil malesef. Lip balm denen şeyi de 1 tane alıyorum ve bütün bir yıl kullanıyorum. Aviva, bu kış boyunca kullanmak istediğim marka değil. Üstelik hepsini geçtim, resimde görüldüğü üzere akmış, erimiş bir şeyler olmuş. Hadi sıcaktan diyelim ama dudağa sürülecek bir ürünün koruma bandı ya da ambalajı olmaması benim için büyük bir sorun. 


IsısPharma; lekesiz ve parlak bir cilt sağlamaktan bahseden bir ürün fakat 5ml`de etki edecekse süper. Bu da laf olsun diye konmuş malesef.

Bioderma Pore Refiner; tek elle tutulur ürün bu. 15 ml olması güzel. Ben de tam boyu olduğu için sevinmedim ama o benim sorunum tabiyki.  Kutudaki en mantıklı ürün olmuş.


Live Clean fresh Water; önce duş jeli zannettim fakat saflaştırılmış suymuş. (Vücut için) 

Dephyto Siyah Maske; Sivilce ve siyah nokta önleyici yüz maskesi. 

Hypoxi;  2 seans ücretsiz  olarak yararlanabileceğiniz incelme olaylarından. Belki anneme veririm gider ama ben gitmem. Bir çok kişide ya gitmez ya da şehrinde yoktur eminim.

Geçen ay da benzer bir markanın tam boy pudrası vardı. Sanırım tam boy ürün koyuyoruz diye, tester ürünlerin sayısı ve kalitesi düşüyor ama bu şekilde devam edecekse bana uymaz. 

Siz ne dersiniz ?? Sevdiniz mi bu ay ki kutuyu, ben mi bu gün biraz tersim ??

16 Eylül 2012 Pazar

YER YEŞİL, GÖK YEŞİL
















 En sevdiğim mevsim sarı sonbahar değil belki ama sonbaharda giymeyi en sevdiğim renkler arasındadır yeşil. Doğadan ilhamını alan bu renk bana kendimi oldukça rahat ve dingin hissettirir. Bu kombinimi yaparken birçok yeşil parça kullandım. Yeşil ayakkabı, yeşil t-shirt, yeşil bileklik, yeşil yüzük ve yeşil ojeler. Pantolonum da yeşil olsaydı tonsürton olayına güzel bir örnek

13 Eylül 2012 Perşembe

OKULLAR AÇILIYOR: Kırtasiye Alışverişini Seven ?

Okul vakti geldi çattı yine. Okul zamanları güzeldi. Yaz tatilinden sıkılan bünye için yeni heyecanlar, yeni sorumluluklar yeni arkadaşlar demekti.


Ben hala okuldan kopamamış bir insan olarak, her gördüğüm defteri alırım. Gerçi okulun o düzenli hali 4. sınıfta bitmişti. Şu sıralar tez bitirmeye çalıştığımdan belli bir düzenim yok. Yani anlayacağınız okulların açıldığını sadece dizilerin yeni sezonlarından anlıyorum. Hayatımda bir değişiklik olmuyor. Okula gitmenin zamanı ya da düzeni yok benim için.


"Ahh öğrencilik günleri" söylemi gerekten yaşlılar için sanırdım ama değilmiş... Neyse dağılmayalım; artık bir çoğumuz için okul zilleri çalmıyor olsa da, kırtasiye tutkumuzdan vazgeçemiyoruz. 


Accesorize`da az ama öz olan defterleri yapıştırmaları seviyorum. Lacivert puantiyeli defter oradan. Hipopotamlı the BEN defterler ise ayrı bir alem. Kırtasiyenin birinde görünce dayanamayıp 2 tane almıştım.


Kenarı lastikli defterler D&R`dan. Daha nice çeşitleri var, her gittiğimde bir tane almak istiyorum bunlardan. Bir dahaki gidişimde daha renkli olanlarından bir tane alacağım sanırım. 

Breakfast at Tiffany`s defteri de diğer bir çok film çeşidi ile D&R`da bulabilirsiniz. Tabi şanslı bir D&R seçtiyseniz. Her şubesinde bulunmuyor malesef. Aklınıza gelebilecek her türlü klasik film afişinden yapılmış defter bulabilirsiniz. 

Coco Chanel ise aynı defterin, kitap kapağı versiyonu.  Onu da Kadıköy`de bir kitapçıdan almıştım.


Defterler, post-it`ler, renkli renkli kalemler. Çalışma masamın üzeri hep kalabalık, hep dolu...




Telefon ve bilgisayar kılıfları da tamamen ayrı bir kategori. Bu netbook kılıfını 2 sene önce gittigidiyordan almıştım ve aldığım günden beri bayılıyorum...

Sizde durumlar nasıl ? Defter manyağı olan tek ben değilimdir umarım :)

Haa bu arada ülkemde eğitim sorunları almış başını gidiyor olabilir. Öğretmeni ayrı, öğrencisi ayrı rezil oluyor olabilir ama yine de yeni defterler almak, istediğimiz kadar yazmak, yeni kitaplar almak, istediğimiz kadar okumak hakkımızdır...

12 Eylül 2012 Çarşamba

TREND: Gösterişli Kolyeler

Bloga yazarken en zevk aldığım konulardan birisi aksesuarlardır.Armparty ile daha da alıştığımız aksesuar trendleri bu kış daha da kullanacağız.Özellikle büyük,gösterişli adeta Bülent Ersoy'a rakip olacağımız tarzda kolyelerimizi boynumuzdan hiç eksik etmeyeceğiz.
Ne kadar büyük taşlı olursa o kadar bu trendi oluşturacağız.Tabi bu trendi uygularken gösterişli kolyemi taktık yanına küpemi de koyayım , bilekliğimi de donatayım demiyoruz!Sadece bir aksesuarın sizi ele geçirmesine izin verin.Armpartyde taktık takıştırdık demeyin hanımlar çünkü sadece bilekliklerimizi donattığımızı unutmayalım.

En çok nelerde güzel durur:
..Düz elbiselerde,gömleklerde,bluzlarda
..Kazaklarımızı,trikolarımızı yalnız bırakmak istemediğimizde
..Desenleri karıştırmak araya renk patlaması yapmak istiyorum dediğiniz tarzlarda.

 Örnek alacağım kişiler kimler diye sorarsanız Miroslava Duma ve Olivia Palermo derim.Kendileri aksesuar aşkını en üst seviyede yaşayanlardan özellikle kolyeleri muhteşem!