6 Mayıs 2012 Pazar

Gezi: Paris Paris

Trendyol`a gönderdiğim 3 cümlecik mailimin en beğenilen olması ile Paris yolu gözükmüştü bana :) Daha önce yazmıştım burada. Aklımda kalan bir sürü güzel anıyı yazmaya başlamadan önce; seyahat ile ilgili her türlü detayla ilgilenen ve bize hiç bir aksaklık yaşatmayan Hedef Tanıtım`a, Sibel Hanım`a ve tabii ki Trendyol`a çooook çook teşekkürler :)

Hiç bir aksaklık yaşamadım dedim ama macerasız gezi olmaz tabii ki! Bişeyler oldu ufak çaplı; dönüş uçak saatine yanlış bakmam ile ikinci uçak kaçırma maceramı yaşıyorum sanmam (ilki 250-300€ zararla sonuçlanmıştı ), annemin bir türlü fotoğraf çekememesi (ki bu durumda benim fotoğrafım olmuyor), havanın kış benim baharlık olmam gibi ufak tefek şeyler yaşandı :) 

Neyse; ben bir yere gezmeye gitmeden önce didik didik araştıran sınıftanım. Sonuçta kısıtlı bir zaman aralığında gidiyorsunuz ve bir plan olması şart bana göre. Gezi yazısı okumayı sevenler ve gidecekler için aklımda kalan her şeyi yazıyorum şimdi...

İlk önce klasik turistik yerlerden başlıyorum ama benim dikkatimi çeken ufak ayrıntılarla birlikte...
Daha sonra da Paris`te yemek vedeeee Alışveriş postları yapacağım zevkle :) Özellikle alışveriş postuma güveniyorum. İnternette kolay kolay bulamayacağınız bir sürü ayrıntıyı yazdım buraya...

Çok uzattım sanırım ama son olarak; turistik yerler olmuşken bari tam osun dedim ve geçen sefer gidip de bu sefer gidemediğim yerlerin de fotoğraflarını koydum. Kıyısında köşesinde tarih yazanlar bir önceki geziden. Tarihsiz fotoğraflar bu geziden...

İlk olarak Eifel var tabii ki; 
Kimilerine göre demir yığını olsa da turistlerin gözdesi. Paris`in olmazsa olmazı. Bence buraya akşam üzeri bir vakitte gidip yukarıya çıkmak, şehrin hem gündüz hem de gece manzarasını görmek en güzeli. Geceleri belirli aralıklarda yanıp sönen ışıkları da kaçırmamak lazım derim. Ama bilet almak için her daim sıra bekliyorsunuz. Benim Paris`de gördüğüm en uzun sıra buradaydı. 

Ben ve Eifel`in tam olarak aynı karede olduğu 2-3 fotoğfartan birisi :) Çünkü annem ya beni çekmiyordu ya da Eifel`i  :)


Bu arada Eifel`in içindeki restoran çok pahalı olsa da kafesinden bir şeyler alabilirsiniz. Hediyelikler de dahil. Bu arada uyarmadan geçemem; Eifel`in altındaki zenci satıcılardan bir şeyler alacaksanız pazarlık yapmadan almayın :) Türkçe bile konuşsanız anlayacaklar muhtemelen ama bir şey almayacaksanız hiç yaklaşmayın fena yapışıyorlar.


Hemen Eifel`in yanında, uzaktan bakması bile güzel...

DisneyLand.....Paris`te her zaman iyi fikir ama...
Aması çok; eğer kısa süreli bir gezi yapıyorsanız şehirde bir çok yeri görmekten vazgeçmeniz gerekir. Burası 1 tam gününüzü alır hatta 1 gün yetmez bile. Gidiş-geliş ve giriş masrafları da birazcık yüksek.

Ama kaç yaşınızda olursanız olun hemen çocukluğunuza dönebilirsiniz. Disneyland birkaç bölümden oluşuyor bu arada. Bir tarafta dükkanlar ve daha çocuksu oyuncaklar varken diğer tarafta studyolar ve daha atraksiyonlu oyuncaklar var. Zaten içeride de harita ile dolaşıyorsunuz. 

Ve disney dükkanları inanılmaz güzeller. Şekercisinden oyuncakçısına her şeyi bulabilirsiniz. Ve baya güzel paralar harcayabilirsiniz :) Disney etiketi olunca fiyatlar artar çünkü. Disneyland resimleri bir önceki geziden bu sefer gidemedik.
Şanzelize`deki Disney Store buranın yanında rezalet. Ben ne ümitlerle gitmiştim ama hiç bir şey alamadım.


Bir sonraki durak Şanzelize/Champs Elysee. Geçen sefer buraya giedememiştim. Bu sefer acısını çıkarttım. Zaten otelimizde buraya çok yakındı. Bu Zafer Takı`nın başlangıcını yaptığı cadde, boylu boyunca mağazalarla dolu. Bir çok pahalı, lüks mağazanın yanında bilindik normal fiyatlı mağazalar da var. 

Bakın burda kim var :) 
Ve önünde az da olsa bir sıra var. Bu arada Orsay müzesinde LV sergisi vardı bir süre daha var. Ben gitmek istiyordum ama vakit kalmadı. İlgilenenlere duyurulur.

Bu da bahsi geçen Disney mağazası. İçinde bir şey yok bari mickey ile resim çektireyim dedim. Sonuç: bana değil yere odaklanan fotoğraf makinesi :)

Şanzelize`de ki dükkanlar, fiyatlar, pasajlar, hediyelikler vs alışveriş postunda ayrıntılı ayrıntılı :) Bu caddede kesin gidin! dediğim bir yer var. Ayrıca yemek yemek için de ideal yerler var. O da Paris yemek postunda.

Notre Dame. Quasimido`nun klisesi :) aslında Victor Hugo`nun asıl vurgulamak istediği aşk hikayesi değil de klisenin güzelliğiymiş.

Bu ince işçilik kendisine hayran bıraktırıyor. Gerçekten de adına romanlar yazdırır bir mimarisi var. 


İçeride de bu camlardaki güzellikler var. İçeriye giriş ücretsiz normal olarak ama çan kulesine gitmek isterseniz ufak bir ücreti var, ama ücreti ödemekle bitmiyor. 300 küsur merdiveni de çıkmak gerekiyor. Biz çıkmadık :)


Okta gösterilen Hotel de Ville yönüne doğru giderseniz; 

sokak arasında bu güzel cafeyi görebilirsiniz. Ayrıca Hotel de Ville `de görülebilecek güzel bir mimari. Tam tersi yönde ise Seine nehri keyfi var...

Bir sonraki durak Louvre müzesi. Louvre`un hayaleti filmini ve Da Vinci Şifresi kitabını okuduktan sonra hep gidip görmek istediğim Louvre!

2 resim arasındaki 3 farkı bulun :)




Ben hemen sıralayayım;
aradan geçen 4 yılda artan fotoğraf makinesi kalitesi, aldığım 8-10 kilo ve artan turist sayısı :)
Mor puma sırt çantam hala aynı ama. Ben de şimdi fark ettim :)
Louvre`u gezmeyi o kadar çok istersen gezemezsin tabii ki. Geçen sefer müzenin tek kapalı olduğu günü (Salı) bulmuştuk, bu seferde alt kattaki alışveriş merkezinde harcadık bütün vaktimizi. Ayrıntılar yine alışveriş postunda 

Sırf bu müzeyi ve Orsay müzesini gezmek için 1 kere daha gitmek isterim Paris`e. Netten edindiğim bilgilere göre Louvre`u gezmek zaten çok fazla vakit alıyor. Ve gezmeden de birazcık okuyup gitmekte fayda var. Yoksa hiç bir şey anlamadan müze gezmek pek bir şey ifade etmiyor. İşte biz de böyle düşünüp Carusel`de alışverişe daldık. Burası da süper bir alışveriş durağı oldu. 


Sacre Coure bazilikası da çok güzel bir yer. Montmartre tepesinde. Burası da kesin görülmesi gereken yerlerden bana göre. Amelie filminde kızın yaşadığı mahalleyi hatta çalıştığı kafeyi görebilirsiniz. Bu tepeden de Paris manzarası çok güzel ve yakınlardaki hediyelikçiler, kafeler de görülmeye değer. Ama diğer yerlere göre burası birazcık uzak kalıyor şehir merkezine.


Vee son olarak benim gözbebeğim... Öyle her turistik gezide raslayamayacağınız bir yer.
Place des Vosges ve Victor Hugo`nun evi... Burası da birazcık şehre uzak gibi görünse de ulaşımı çok rahat. Bastille meydanındaki metro durağında indiğinizde hemen evi gösteren oku görebilirsiniz. Ok yönünde gittiğinizde bir sokak arasında bu turuncu binayı göreceksiniz. Bu bina palace des vosges denen meydanı 4 yandan çevreleyen binanın bir kısmı sadece. 


Çok güzel bir meydana ve bahçeye açılıyor. Dinlenmek ve birşeyler atıştırmak için ideal bir yer. Hatta piknik yapmak için :)


Bu meydanın çevresinde sanat galerileri var bol miktarda. Meydana giderken de uygun fiyatlı (nispeten) giysi butiklerine raslayabilirsiniz. 

Galeriler çok güzel. Anlaşılan buralarda yaşayan/yaşamış olan tek sanatçı Victor Hugo değil. Yine burada tavsiye edeceğim çok güzel bir çay mağazası var. Onu da alışveriş postuna saklıyorum.
Neyse meydanı bir yana bırakırsak; o turuncu yapının hemen altında böyle bir resim var. Meğersem bu sağa doğru gitmemi söyleyen bir işaretmiş. Bütün meydanı dolaştım evi bulmak için.

O resimden sağa dönünce köşede Victor Hugo`nun evi. Bir apartman dairesi. girişi ücretsiz (ama gene de önce bilet kestirmeniz lazım). Hugo yaşadığı dönemde çok zorluklar da çekmiş ama zengin olduğu bir dönem de olmuş. İlginç şekilde ünlü olmasını ve para kazanmasını sağlayan kitapları değil tiyatro oyunları olmuş. Maddi durumunun iyi olduğu bu dönemde 16 yıl boyunca bu apartman dairesinde yaşamış.

Klasikleri görev bilinciyle okuyan ben, Hugo`nun kitaplarını severek okumuştum. Özellikle Nişanlıya Mektuplar diye bir kitabı var ki, aşk ancak böyle güzel anlatılır dedirtiyor insana. Evi hakkında fazla bir şey söylemeye gerek yok. Resimler kendisini anlatıyor zaten.


1800`lerin sonunda yaşanmış olan bu evde bu eşyalarla bu gün hala yaşanır! Hugo`nun zevkine hayran kalmamak elde değil.




Hugo`nun öldüğü yatak...


Odasının manzarası...
Victor Hugo`nun aynasında ben ve annem. Şunu düşündüm; bu şehirde yaşıyor olsaydım, her canım sıkıldığında buraya gelirdim. Evin önündeki bahçede oturur, evi gezer, her dafasında yeni bir ilhamla buradan çıkardım.  
Victor Hugo`nun aynasında ben. Tanıdığın, yazdıklarında kendinden bir şeyler bulduğun birinin yaşamış olduğu yeri görmek insanı çok etkiliyor. Bilmem kaç yıl önce o kişinin dokunduğunu bildiğin bir eşyaya dokunabilmek değişik bir duygu. Ayrıca girişinin ücretsiz olması, hediyelik eşya satılmaması gibi ayrıntılar da çok güzeldi. Evi ticaret merkezine çevirmeyerek gereken saygıyı göstermişler...

Evet çok uzun bir post oldu farkındayım. Bunlar benim gezebildiklerim bir de sadece. Paris gerçekten görülesi bir şehir hatta 1 kere değil birkaç kere ayrı ayrı rotalarla gezilmeli.

Son olarak eklemek istediğimse; Fransızlar genelde kaba ve sert insanlar. Özellikle havaalanı dönüş yolunda... "Yemedik ya ülkenizi kardeşim" dedirtiyor illaki...

Paris alışveriş notları için buraya, yemek notları için buraya.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder